3 Kasım 2009 Salı

GDO yu her zaman ki gibi bizi iplemeyerek yasallaştırdılar.

Aylar önce GDO'lu ürünlerle ilgili kampanyalara başladık. Başladık diyorum duyan herkes bir şeyler yapmak için çok çabaladı biliyorum. Attığımız 100'lerce mail. GDO'ya hayır yürüyüşleri. Ne oldu sessiz sedasız kabul ettiler. Hemde gözümüze soka soka. Bizde ne var yine sadece ses televizyon programlarında duyduğumuz bir kaç Canavar sebzeyi yemeyerek karşılık veriyoruz. Bizim olan mısırdan bile uzak duruyoruz. Mısırın her türlüsü peki hazır yiyecek olarak aldıklarımız. Knorr'u arayıp GDO'lu ürünler kullanmadıklarını teyit etmeden kullanmamıştım. Ama konola yağı bir ara damar sertliği yaptığını söyledikleri için salatyağdan vazgeçip iki ay kadar kullanmıştım. Gördün mü yedik GDO'lu yiyecekleri...
Aslında yıllar önceden başlamış bu iş okuduğum bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum;

Bu hükümet sayesinde yepyeni kavramlarla karşılaşmaya başladık, sivil cunta! İlginçtir bu hükümetin yaptığı darbeler bitmek bilmiyor. Bir gün kürt açılımı adı altında ülkeyi parçalamaya çalışıp ve teröre destek oluyorlar, öbür gün sağlıksız, 3 nesil sonra tamamen kısırlaşan bir nesil yaratmaya çalışarak kendilerinin masraflarını karşılayan dev Amerikan şirketine borçlarını ödemek için GDO’ya özel kararname çıkartıyorlar, derken 10 Kasım’da açılım ile ilgili gizli görüşmeler yapılacağını söylüyorlar, yine bir taraftan Ermeni açılımına devam ediliyor, üstüne bir de Yunan açılımı ekleniyor ve daha neler neler.

Darbe üstüne darbe vuruyorlar, daha birinin tepkisi bitmeden öteki başlıyor ama adeta şımarık bir çocuk gibi kulaklarını kapatıp tantanaya devam ediyorlar. Uzun bir zamandır TSK’ni tasfiye amacıyla operasyonları sürüyordu derken başbakan, genelkurmay başkanına sorumluları tespit ve teslim edin diyerek aslında el altında TSK’ne savaşını sürdürüyor. TSK’nin yıpratılmaması gerektiğini ağzının ucuyla dile getirip diğer taraftan elindeki var gücüyle hem dinleme, hem medyaya uydurma belgeler servis etme, hem de mollaların cunta yargılansın sloganları ile konuşmaları ile halk içerisinde kendine destek yaratmaya çalışıyorlar.

Yemezler sayın başbakan, yemezler! Biz bu oyunları çok gördük, çok yazdık. Bizzat size geçmişte yazdığım postalardan belki bir kısmını anımsıyorsanız sizi çok kez eleştirmiş, yaptığınız yanlışları çok kez dile getirmiştim! Bunların artık yanlışlığın ötesinde olduğunu düşünüyorum, doğrusu siz zaten bunu düşündürüyorsunuz! Bunca yapılan şeyi milletini sevdiğini söyleyen biri nasıl yapabilir? Siz mollalar hep Allah’ı sevmek delil ister, bunun için namazını kılman, orucunu tutman gerekir dersiniz ya, işte bu sevgi sözcüklerinizin de bir delili olması gerekmez mi?

GDO’larla Türk milletini bir avuç para babasının cebini daha fazla şişirmek için yok etmek nasıl bir sevgi olabilir, yoksa sizin ki “ayı yavrusunu severken öldürürmüş” deyimine mi uygun düşüyor, sevginizi böyle mi gösteriyorsunuz acaba? Yaşam bazı insanlara cömert davranır, çoğuna ise haşindir. Şu bir gerçek ki yapıp edilen hemen her şey bu milletin zararına işliyor!

Satmadığınız milli varlığımız, peşkeş çekmediğiniz ihalemiz, zengin etmediğiniz akrabanız, iş adamı olmayan çocuklarınız kalmadı, ne diyelim Hamdolsun! Eee ne de olsa bizim sizler gibi dayımız, babamız yok, imam hatip liselerinde laiklik ve Atatürk düşmanı olarak da yetiştirilmedik. Bunun bedelini de ağır bir şekilde ödüyoruz, görünen o ki evlatlarımıza da bunu ödetmek niyetindesiniz ve sizi kötü bir örnek olarak anmasınlar diye de GDO’larla besleyeceksiniz!

Tüm şu yapıp ettiklerinize karşın sizi büyük bir müslüman olarak gören, Allah kelimesini ağzından eksik etmeyen, namazını kılıp, orucunu tutan ama milletini, geleceğini satanlara da bir çift sözüm olacak elbette. Daha düne kadar döt korkusundan gizli kapaklı tekkeler kurup halkı soyup soğana çevirdiniz, yetmedi ulu başbuğ Atatürk’e saldırdınız, yetmedi keriz fenerleri kurup soygunun boyutunu büyüttünüz, yetmedi bu paralarla gemicikler, villalar aldınız, yetmedi yandaşlarınızı zengin ettiniz, bu da yetmedi vatanımıza elinizi uzattınız, gerçekten o dilinizden düşmeyen Allah’tan hiç korkunuz var mı? Eğer evet diyebiliyor iseniz yazıklar olsun size, hatta lanet olsun size!

Her şey ne kadar da basitmiş, bizler ordumuzu, milletimizi ve vatanımızı sevip uğrunda canımızı ortaya koymaktan çekinmediğimiz için toplum düşmanı, halk düşmanı, ajan, provokatör vb. damgaları yedik. Bize siyonist damgası vurmaktan bile imtina etmediler. Global sermaye milli varlıklarımızın ırzına geçerken, ülkemizi parçalamak için onca yasa tasarısı, yolsuzluk, gizli kapılar ardında pazarlıklar yapıp gerek siyonist gerek başka bir şey olsun biz olağanca gücümüzle avazımız çıktığı kadar bunlara dur demek için bağırdık. Sonucunda siz istediklerinizi yaptınız ama hala birileri bize siyonist, ajan muamelesi yapıyor! Bunu söyleyen aklı noksan bizi mi yoksa bu milleti mi aptal sanıyor? Ne mutlu ki bugün milletimiz bu kadar yerden darbe almasına karşın ayakta duruyor ve sizlere karşı elinden gelen tüm güçle savaşıyor. Eninde ve de sonunda zafer asil Türk milletinin olacaktır, o koltuklarda tatlı rüyalara dalmayın, gelecek seçimde sandığın içinden çıkamayacaksınız!


Burada bahsi geçen şirket Cargill'dir. 1865 yılında kurulmuştur. Genetiği değiştirilmiş gıda üretimi ve satışı, çevre kirliği yaratan fabrikaları ile meşhurdur. Şuan da 61 ülkede faaliyet yürütmektedir.

Ülkemize ilk girişi 1960'larda oldu. 1986 yılında İstanbul'da ilk şubesini açtı. Şirket ABD ve Amerika kıtasında kabul görmeyen deneysel ürünler geliştirmektedir.

Bursa Orhangazi'de birinci sınıf tarım arazisi üzerine kurduğu fabrikası 47 gün mühürlendi. Hükümet Cargill için bu araziyi Özel Endüstri Bölgesi olarak ilan etti ama karar yargıtaydan döndü! Sonra da yasa çıkararak meşrulaştırıldı.

Cargill'in bir ortağı da Ülker'dir. Hani Başbakanın organik bağı olduğunun ortaya çıktığı, sonra hisselerin devri yoluna gidildi ise de bu bağların kopmadığı şirket!

Anlatılacak elbette çok şey var ama bu kadar bilgi sanırım bir fikir edinmenize yeterli olur. 

Alıntıdır. Atsızcılar

2 yorum:

  1. Cargill in bir fabrikasıda Bursa'nın Orhangazi ya da Osmangazi ilçesindeydi yanlış hatırlamıyorsam. Bir teknik gezi için fabrikanın içini dolaşmıştık. Mısırdan üretilen maltoz'u Türkiyedeki gıda fabrikalarına veriyorlardı. Bu mısırdan nişasta ve kepekte üretiliyordu. Kepeği kimler yiyor. Tavuk çiftlikleri... Yani içtiğimiz meyve suyundan,tavuktan yediğimiz bisküvilere kadar hepsinde GDO'lu ürün olan mısırın yan malzemeleri kullanılıyor :(

    YanıtlaSil
  2. Yıllarca neler yedik gerçekten. Söylenecek söz çok ama yapılacaklar ne kadar işe yarayacak tartışılır.

    YanıtlaSil

Yorum blogcuyu hep mutlu eder. Beni mutlu ettiğiniz için şimdiden teşekkürler...